Volkan Demirel Logo
28EKİM 2020
Başkanımız Ali Koç ve Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu’ndan açıklamalar

Başkanımız Ali Koç ve Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu’ndan açıklamalar

Futbol A Takımımızın Sportif Direktörü Emre Belözoğlu oldu. Belözoğlu’nun yeni görevinin açıklandığı basın toplantısında Başkanımız Ali Koç da yer aldı. Ülker Stadyumu Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü'nde düzenlenen basın toplantısında Emre Belözoğlu için özel olarak hazırlanmış video izletildi. Yönetim Kurulu üyelerimizin de hazır bulunduğu törende Başkanımız Ali Koç, şu açıklamaları yaptı: 
 
“Uzun zamandır bu formatta bir araya gelememiştik, zahmet edip geldiğiniz için teşekkür ederim. Hem şahsım, hem de Kulübümüz adına önemli bir gün. Emre Belözoğlu’nu tanıyanlar farklı şeyler söyleyebilir ama ortak söylenecek bir şey var ki, Türk futbol tarihinin en önemli, en başarılı isimlerinden biri. Yurt içinde; Galatasaray’da, Fenerbahçe’de, Başakşehir’de yurt dışında; dünyanın en önemli 5 ligin üçünde yıllarca oynamış, birden çok kulüpte başarılı olmuş, kupalar kaldırmış, Türkiye’yi, Türk bayrağını, yurt dışında en iyi şekilde temsil etmiş, dalgalandırmış, layıkıyla hak ettiği şekilde kariyerini yurt dışında sürdürmüştür.
 
Her başarılı futbolcu, futbolculuk kariyeri sonrası başarılı olacak diye bir kaide yoktur.  Hocalık deneyen, sportif direktörlük deneyen pek çok kişi olmuştur. Başarıyla sonuçlanmamıştır. Buna mukabil neredeyse futbol kariyerini hiç kimsenin konuşmadığı bazı insanlar da gerek sportif direktör olarak, gerek teknik direktör olarak büyük işler başarmıştır.
 
Emre bu yaz itibariyle yepyeni bir kariyere yelken açıyor. Şimdi biraz geriye gidelim. Yıl 2018-2019. İlk yarının sonuna doğru, hiç beklemediğimiz sonuçlar alıyoruz. Sancılı bir süreç, takım olamıyoruz. Göksel başkanında izniyle Emre ile bir görüşme  yaptım. Emre o zaman Başakşehir’in kaptanıydı. Dertleştik. Emre benim yerimde olsaydın ne yapardın, dedim. Ne yanlış gidiyor, neleri yapmalıyız; sağolsun o gün en eldivensiz şekliyle artılarıyla eksileriyle benle görüşlerini paylaştı. Daha o noktada sezon sonu bize geleceği, bu noktalara geleceği söz konusu bile değildi. Güvendiğim, tanıdığım, Fenerbahçeliliğine inandığım, Fenerbahçe için kalbi atan bir insana içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumdan nasıl çıkabiliriz, sen olsan ne yapardın diye sormak için konuşma yaptık. Bu konuşmanın içinde sen ne yapacaksın seneye dedim. Emre’nin o anki planlarında sezonu bitirip, mümkünse şampiyon olarak bitirip -o zaman Başakşehir şampiyonluğun en büyük adayıydı, biliyorsunuz- sonra ailesi ile bir müddet İtalya’ya taşınmak, İtalyancasını daha da geliştirebilmek -hatta şöyle bir cevabı vardı; ‘makale yazacak kıvama gelene kadar İtalyancamı daha da geliştirmek istiyorum’. Gönlümde yatan kariyer hedefleri, Türkiye’nin en başarılı teknik direktörü olmak, gerek yurt içinde gerek yurt dışında böyle bir kariyer yapmak. Benim de kulağıma çok hoş gelmişti. Bunları gerçekleştirmemesi için en azından benim açımdan hiçbir neden yoktu. Sezon bitince bazı arkadaşlar Teknik Direktörümüz Ersun Hoca o zamanki yöneticilerimizden Semih Bey, Emre’nin kulübümüze 1 sezonluk bir kaptan, lider olarak katılmasını 20-25 maç en azından katkı sağlamasını, daha da önemlisi Samandıra’ya Fenerbahçe ruhunu aşılamak, aidiyet duygusunu aşılamak, sahada ve saha dışında Fenerbahçe formasının taşımasının sorumluluğunu ağırlığını gençlere anlatmak, onları yetiştirmek vs vs gibi fikirle geldiler. Benim de aklım yattı. Sağolasın Emre de bizleri kırmadı. Belki aklında hiç öyle bir şey yoktu. Göksel Gümüşdağ Başkanla da görüştük. Rica da bulunduk. O da Emre’nin Fenerbahçe ile ilgili duygu ve düşüncelerini çok iyi bilen biri olarak bize yeşil ışık yaktı. Ve geçen sene Emre kaptanımız olarak yuvasına geri döndü. İşlerimiz de iyi gidiyordu. Sezon sonuna baktığımız zaman 20. haftada şampiyonluğun en büyük adayı olan Fenerbahçe -çok sancı çektiği bir evvelki sezonu altıncı bitirdi- şampiyon adayı olduğu sezonu 7. bitirdi. Nispeten hepimiz için kötü bir sezon geçti.
 
 
EMRE’NİN YURTDIŞINDA OYNARKEN KURDUĞU DOSTLUKLAR BİZE FAYDA SAĞLIYOR
 
Sezon içinde pandemi sürecini yaşadık. Hocamızla yollarımızı ayırdık. Yeni hoca seçiminde en doğru kararı verebilmek için bize en çok fayda sağlayabilecek hocayı bulup Kulübümüze kazandırmak için acele etmemeye iyi araştırmaya derinlemesine analiz yapmaya, en iyi adayları belirlemeye, bunun içinde sıkı bir çalışmaya girmemiz gerekiyordu. Bunu yapmak da bir süreç alacaktı. Bu sürecin içinde Emre sadece takım kaptanı değil, futbol şubemizin lideri, yeri geldiği zaman hoca, yeri geldiği zaman sportif direktör yeri geldiği zaman kaptan, bir lider gibi bu sıkıntılı süreci minumum hasarla aşmamız için birden çok vazife üstlendi. Birden çok sorumluluk aldı. Hiçbir zaman şikayet etmedi. Olumlu olumsuz görüşlerini en açık şekilde bizlerle paylaştı. Aslında Emre’nin bana söylediği ‘Başkanım Fenerbahçe’deki en büyük eksik şu an futbolla ilgili doğru bir futbol aklımızın olmaması’. Onunla beraber bu futbol aklını geliştirmek üzere yola çıktık. Neler yaptığını kendisi anlatacaktır. Belki ilk belki son, inşallah son defa futbol tarihinde değişik bir transfer süreci, Ağustos’ta başlayan Ekim’de biten o sırada maçların oynanacağı bir sürece girdik. Hoca sürecinden de ilgili yöneticilerle beraber düşünüp taşındık, karar verdik. Sonra tek tek adaylarımızı yapmaya başladık. Hepinizin bildiği gibi gerek mali sıkıntılarımız gerek limit sorunları gerekse tüm takımların yaşadığı mali sorunlar ve sıkıntılar çerçevesinde manevra alanımızda çok yoktu. Bununla beraber UEFA’ya sattığın kadar alabilirsin kuralından dolayı da o zamana kadar kimseyi satmamıştık. Manevra alanımız çok çok kısıtlıydı. Geldiğimiz noktaya baktığımız zaman Emre’nin şapkadan tavşan çıkardığını, tabi ki bu ekip işi ama her ekipte bir lider vardır. Bu transfer sürecinin lideri de Emre olmuştur. Aklınıza şöyle gelmesin, sadece Emre’nin seçtiği futbolcular alınmıştır diye, bu bir ortak çalışma grubu ile Emre’nin üstünde hararetle durduğu oyuncular vardı. Hocamızın üstünde hararetle durduğu oyuncular vardı. Yönetim olarak ortaya sürdüğümüz fikirler vardı. Her birimizin üstünde durduğu artı eksi oyuncular vardı. O süreç içerisinde mümkün olduğu kadar sessiz sedasız giderken, bizle hiç alakası olmayan pek çok oyuncu yazılıp çizildi. Biz mecbur kalmadıkça hiçbirini yalanlamadık. Sessiz kalmaya çalıştık. Emre bana taraftarken yönetici iken vermiş olduğu inanç, heyecan güven hislerini bu süreçte fazlasıyla verdi. Geçen haftalardaki buluşmamızda ne demiştim; Emre değişik yerlerde futbol oynadı. Olabilir ama ondan sonrası daha da önemli. Emre oynadığı liglerde dostluklar kurmuş, arkadaşlıklar edinmiş, networkunu geliştirmiş. Bu kişiler zaman içinde Avrupa’nın en önemli kulüplerinde önemli pozisyonlara gelmişler. Teknik direktör, yardımcısı, sportif direktör, menajerler…. Dolayısıyla kurmuş oldukları dostlukların bu kadar sene sonra devam ediyor olması ve Emre kapıyı çaldığı zaman bu insanların bizlere fayda sağlıyor olabilmesi beni çok çok etkiledi.
 
TÜRK FUTBOLUNUN, TÜRK FUTBOLUNUN KALBİNDEN GELEN İNSANLARLA YÖNETİLMESİ GEREKİR
 
Her zaman şuna inanmışımdır. Belki inancımı bazen yerine getiremedik ama sadece Fenerbahçe için söylemiyorum Türk futbolunun Türk futbolunun kalbinden gelen insanlarla yönetilmesi gerektiğini bilhassa federasyon seviyesinde bunun üstüne basarak söylemek istiyorum, ne kadar önemli olduğuna inanan biri olarak aslında bu süre zarfında yaşadıklarımız ve gördüklerimizle ne kadar doğru bir tespit olduğunu daha iyi anladık.
 
Yönetime geldiğimde arkadaşlarla sportif direktörlük konusuna ne kadar inandığımı ifade etmiştim. Yaşadığımız tatsız ve olumsuz süreçlere rağmen buradaki inancım hiçbir zaman değişmedi. Geldiğimiz noktada yeni sportif direktörümüzü Emre Belözoğlu olarak açıklıyoruz. Emre’nin pek çok sorumluluğu var. Bugününü, bugünü yaparken de aynı zamanda futbol takımımızın geleceğini dizayn etmek en önemli rollerinden biri. Bununla beraber, hukuk tarafı önemli, finans tarafı önemli. İnanın bu süreçte sportif direktörümüz en çok vakti finans grubuyla geçirdi. Ne demek istiyorum; attığımız her adımda bu oyuncularla sözleşme yenilemek olur, oyuncuları elden çıkarmak olur, oyuncu satışı olur, yeni oyuncuların gelmesi olur. A takıma olur, altyapıya olur. Her adımın bir finans faktörü var.   Bizim de demin anlattığım sebeplerden dolayı her adımımızı itinayla büyük hassasiyetle atmamız gerekiyor. Yaptığımız her hamleyi finansçı arkadaşların geliştirdiği modellere girip sonunda artı mı yapıyor, eski mi yapıyor, limitleri nasıl gireceğiz, nasıl çıkacağız, bunların hepsine bakılması lazım. Belki bir Avrupa kulübüne çok olmayabilir ama bizde manevra çok daha dar olduğu için finans konuları daha da önem arz ediyor.
 
DOĞRU PLANLAMAYLA KALİTEMİZİ ARTIRDIK, MALİYETİMİZİ DÜŞÜRDÜK
 
Bir de hukuk konuları var. Bir sözleşme yaparken nelere dikkat etmek lazım? Evet, menajerle oturuyorsun, oyuncuyla oturuyorsun ama bunun bir de kağıda dökülüşü var. Pek çok hassas detay orada gizli. Dolayısıyla hem sportif direktör olarak hem bir sportif direktörün finans konuları hakimiyeti ve hukuk konuları hakimiyeti açısından da bence mükemmel bir iş çıkarttı. Sonuçta ne oldu? Doğru planlamayla kalitemizi arttırdık, maliyetimizi düşürdük. Daha da önemlisi Fenerbahçe formasının ağırlığını, sorumluluğunu bilen bir kadro kurduk. Lider karakterli oyuncular getirdik. Emre bana hep bunu söylerdi. ‘Sahada lider karakterli oyuncu eksiğimiz var. Aidiyet duygusu daha yüksek futbolculara ihtiyacımız var. Fenerbahçe’de oynamanın ne demek olduğunu, Fenerbahçe formasını taşımanın sorumluluğunu gerek yabancı gerek Türklerde daha arttırmamız lazım. Bu şekilde hamleler yapmamız, adımlar atmamız lazım.’ dedi. Sonuçta yüksek karakterli, tecrübeli, tecrübeyle gençliğin doğru harmanlandığı bir modelin oluşmasına katkı sağladı. Bugün bizim takımımızla ilgili yorumlarınıza baktığımızda hem çok iyi bir birinci takım hem de yine ligin tepesinde oynayabilecek ikinci bir takımın olduğunu görüyorum.
 
BU SEZON LİG, BİR AY DAHA KISA, 6 MAÇ DAHA UZUN
 
Bu bir sene için çok önemli. Çünkü lig bir ay daha kısa, 6 maç daha uzun. Aslında baktığımız zaman iki buçuk aydan bahsediyoruz. 6 maç, bir ay daha kısa. Dolayısıyla bu dönemde bir de pandemi sıkıntısı var. Şimdiye kadar bizden uzak durdu ama her gün duyuyoruz. O takım, bu takım, ligler fark etmeksizin bu konuyla boğuşuyorlar. İnşallah Samandıra’dan geçmeyecek, geçmez. Olağanüstü şartlar alıyoruz ama olabilir. Dolayısıyla takım derinliği kadrosu bu sezon özelinde hiç olmadığı kadar çok önemli. Tüm maçlardan baktığımız zaman Emre, ilgili arkadaşlar ve hocamız mükemmele yakın bir iş çıkarttığımızı düşünüyoruz. Daha yolumuz çok uzun. İlk 6 haftamız çok şükür iyi geçti. Erol Hoca kasımın ikinci yarısından itibaren daha iyi top oynayacağımızı söyledi. O dönemleri de minimum kayıpla geçmemiz gerekiyordu. Şimdilik öyle gidiyoruz. Sıkıntılı günlerimiz tabii ki olacak. Arka arkaya beklenmedik puan kayıpları olacak. Beklenmediğimiz takımlara beklenmedik kayıplar olacak. Bunlar olacak. Genç bir ekibiz. Gerek sportif direktör gerek teknik direktör gerek başkan olarak, yönetim kurulu olarak genç bir ekibiz. İnançlıyız. Daha test edilmedik. Test edileceğimiz süreçler de olacak ama burada önemli olan biz kamuoyunda olsun, oyuncularımız önünde olsun, çalışanlarımız önünde olsun yekvücut olarak aynı hedefe odaklanalım, aynı şarkıyı söyleyelim. Kapalı kapılar ardından birbirimizi yediğimiz de olacak. İnşallah olmaz ama olacak. Bu işin doğasında var. Her şey her zaman mükemmel gitmeyecek. Her takımın inişleri çıkışları oluyor. Test edileceğiz. Ancak şu aradan geçen iki aylık süreç içerisinde tünelinde sonunda büyük bir ışık görüyorum. Aramızdaki enerji, kimya, birlik ve beraberlik, sevgi, saygı, bağlılık, iletişim, muhabbet, ne derseniz deyin şu an optimum noktada olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla Emre’ye, ‘yuvana hoş geldin’ de demek istemiyorum. Emre, buranın bir parçası. Sizler neden imzaların atılmadığını merak ediyordunuz. Aramızda lafı bile olmadı. Benim hedefim bütün transferleri yapıp ondan sonra Emre’yi açıklamaktı ama doğru dürüst bir imza töreni futbolcularımıza da yapamadık. Hocamıza da yapamadık. Milli ara sonrası dedik. Onu da yetiştiremedik. Ama geldiğimiz noktada bugüne nasipmiş. Benim için imza tamamen bir formalite. Emre ile şartları konuşurken de baş başaydık. Başka şahidimiz yok ama şartları falan konuşmadık. ‘Ne takdir ederseniz uygundur’ dedi. Öyle de bir açık çek verdi. Dolayısıyla Emre’nin Fenerbahçeliliğini tartışmaya veya ne kadar iyi olduğunu anlatmaya falan hiç gerek yok. Ancak Emre gerçek bir mohikan. Dün Mohikan lansmanında da lanse ettik. İnançlı, cefakar, fedakar, cesur, tutkulu, savaşçı, mücadeleci, söz konusu çubuklu olduğu zaman limit tanımayan bir şekilde bu saydığım tanımlara uyan biri. Ona hoş geldin diyorum. Yeni görevinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. İnanıyorum, biliyorum ama inşallah diyeyim ki futbolculuk kariyerindeki başarının çok daha fazlasını bundan sonraki hayatında da yakalamanı arzu ediyorum. Buna gönülden de inanıyorum. Hayırlı uğurlu olsun. Her daim yolun açık, şansın bol olsun. Sana kaptan demeye devam edeceğiz gibi dilimiz alıştı. Yeni sportif direktörümüz de hem camiamıza hem de Türk futboluna hayırlı uğurlu olsun”.
 
Sözü Emre’ye vermeden önce imzamızı atacağız. İmzamız biraz farklı bir imza olacak; dosyanın içinde temsili bir evrak değil başka türlü imzamız olacak. Şimdi söz kaptanın”.
 
Başkanımızın konuşmasının ardından Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu, anlaşmaya imzasını özel olarak hazırlanmış Çubuklu formamız üzerine attı.
 
FENERBAHÇE’NİN BAŞARILARINDA PAY SAHİBİ OLMAK İSTEDİM
 
Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu ise şöyle konuştu:
 
“Benim için de bu (forma imzası) sürpriz oldu. Çok güzel bir sürpriz oldu hem de toplantının şu ana kadarki kısmı gayet iyi gitti bundan sonrası benden dolayı ne kadar iyi gidecek ama (gülüyor).. Öncelikle Sayın Başkanıma, Yönetim Kurulu’ndaki yol arkadaşlarıma, ağabeylerime, kardeşlerime, Erol Hoca, Selçuk Şahin ve bu zor şartlarda görevini yapmaya çalışan siz sayın basın mensuplarına hoş geldiniz diyorum.
Cumhuriyetimizin 97.yılını kutluyorum, Atamız Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının ruhları şad olsun. Bizlerin de görevi inşallah cumhuriyeti senelerce, beraberce ve huzurla kutlamak. İnşallah bunları da hep beraber görürüz. Tabii kolay değil, biraz önce video izledik ve çocukluğuma gittim. Yedikule-Zeytinburnu arasında geçen bir çocukluğum oldu. Bu vesileyle bende emeği olan bütün hocalarıma, Galatasaray altyapısı da dahil olmak üzere bütün hocalarıma teşekkürlerimi ve şükranlarımı iletmek istiyorum. Aralarında vefat eden bazı insanlar da var, onlara da Allah’tan rahmet diliyorum. Her futbolcunun böyle bir hayatı olsun isterim; hayalini kurduğu formayı giymek ve futbola onunla veda etmek! Allah da bana bunu nasip etti, bundan dolayı da çok mutlu ve gururluyum. O süreyi taraftarımızla da paylaşmak isterdim ama biliyorsunuz ki pandemi sürecinden dolayı hepimiz bu anlamda birazcık daha izoleyiz. Böyle olması belki de hepimiz adına daha hayırlı oldu. Sorularınıza daha çok yanıt vereceğim o yüzden çok da uzun konuşmak istemiyorum ama söylemek istediklerim şunlar: Bu süreç içerisinde gerçekten futbol takımının arkasında çok büyük bir yapının, çok cefakar bir yapının olduğuna şahit oldum. Başta Sayın Başkanımız olmak üzere Yönetici büyüklerimiz, finans ekibinin, hukuktan sorumlu arkadaşlarımızın, iletişimden sorumlu arkadaşlarımızın, sosyal medyadan sorumlu arkadaşlarımızın ki bu videoyu hazırlayan sosyal medya ve iletişim ekibine bir kez daha teşekkür ediyorum. Beni çok gururlandırdılar. Böylesine bir yapının içinde olmayı çok istedim. Sayın Başkanımızın önderliğinde Fenerbahçe’nin başarılarında pay sahibi olmak istedim. Sayın Başkanımızın da Erol hocamızın da söylemiş olduğu gibi, ‘seni’ ve ‘beni’ olmadan sadece ‘biz’ olduğumuz, Fenerbahçe’nin olduğu bir sürecin içinde olmak istedim. O yüzden de buradayım. Çünkü insanların sabah uyandıklarında ya da evlerinde gittiklerinde Fenerbahçeli insanların mutlu gitmelerini istiyoruz, mutlu uyanmalarını istiyoruz. Rahmetli İslam ağabeyin (Çupi) dediği gibi, ‘Fenerbahçe mutluysa, Türkiye mutludur.’ Hep beraber buna inandık. İnşallah sezon sonunda bütün branşlarımızda ve emek veren bütün yöneticilerimizin de önderliğinde Fenerbahçe taraftarına bunu yaşatmak bizlere nasip olur, bunlara vesile oluruz inşallah. Sözlerimi böyle bitirmek istiyorum. Kendini Fenerbahçe’ye ait hisseden herkes için söyleyebileceklerim bizlere inanmaları, bizlere güvenmeleridir. Mutlaka hatalarımız olacaktır, hepimiz insanız ama Fenerbahçe’nin başarısı, bu camianın her daim ayakta durabilmesi için sizlerin desteğine ve sizlerin bizlere güveniyor olmasına ihtiyacımız var. Söyleyebileceklerim bunlar.
 
Başkanımız Ali Koç: “Emre’ye teşekkür ederiz. Emre, sizin sorularınıza göre birazcık kendi vizyonunu anlatacaktır. Biz, sözü size bırakmadan önce iletişim ekibimize teşekkür ederim. Duygusal bir videoydu ve bazı arkadaşlarımız bunu seyrederken gözyaşlarını tutamıyorlar. Emre için kendini bu şekilde seyretmek çok zor olmuştur. Ama çok güzel bir video hazırlanmış, teşekkür ederiz. Sağ olun, var olun. Şimdi süre sıkıntımız yok, top sizlerde. Sizden tek ricam elinize mikrofonu aldığınızda isminizi ve temsil ettiğiniz kurumu da ifade edebilirseniz…
 
SORU-CEVAP BÖLÜMÜ
 
Yaptıkları konuşmaların ardından Başkanımız Ali Koç ve Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu basın mensuplarının sorularını cevapladı.
 
Futbol takımımızın geleceğinin dizayn edilmesiyle ilgili bir soru üzerine Emre Belözoğlu: “Başkanımız, futbolun sorumluluğunu bize verdikten sonra oturduk ve kendi kafamızda bir proje çizdik. Bu süre zarfıda ben aslında çok fazla gündeme geldim, bundan da açıkçası çok rahatsız olduğumu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Çünkü bunun arkasında çok büyük bir ekip var; finans, hukuk ve aynı zamanda yönetici büyüklerim Selahattin Baki ve Kemal Danabaş da bu süreçte çok ciddi emek verdiler. Biz, bu süreci Sayın Başkanımızın önderliğinde hep beraber yönettik, Erol Hoca gelene kadar. Bu yapılanma sadece bir kişi üzerinden gitmedi, istişare ederek, planlayarak, hazırlayarak, o dönemde Ersun Hocanın ayrılmasıyla Tahir Hoca da dahil olmuştu altyapının sorumlusu olarak ve kendisiyle de istişare ederek büyük bir fotoğraf ortaya çıkarmaya çalıştık. Ama mevcutta kabul etmek gerekiyor ki sportif başarı takım için kaçınılmazdı. O yüzden bu sene hamlelerimizi birazcık daha bu yönde yapmak zorunda hissettik. Oyuncuları, yeni yapılacak mukaveleleri, performans odaklı mukavelelerle beraber ki artık sadece finansal iuluslararası sorumlulukları yok kulüplerin. Artık ulusal sorumlulukları da var. Ve Fenerbahçemiz sezona başladığında ki biliyorsunuz bu problemlerle başladı. Mevcut oyuncularımızı, gönderdiğimiz oyuncu sayıları, getirdiğimiz oyuncu sayıları hepsi hafızamızda. Ciddi bir planlama yaptığımızı düşünüyorum, doğru hamleler yaptığımızı düşünüyorum. Ama Sayın Başkanımızın da söylemiş olduğu gibi transferi hiçbir zaman bir başarı olarak görmüyorum. Evet, doğru ve inandığımız oyuncuları getirmeye çalıştık ve birçoğunu getirdik. Ancak sahanın içinde skorların desteklediği bir süreç olursan inşallah Fenerbahçe, önümüzdeki senelerde daha güçlü bir şekilde bu dönemi atlatacak. Planlarımızı şu an için belki senelik yapıyoruz, Allah nasip eder şampiyonluklarla beraber o planlarımızı 5 senelik, 10 senelik olarak devam ettireceğiz. Benim hayalim, en büyük arzum ve isteğim bu memleketin çocuklarına inanmak e onlara bu formayı giydirmek. Büyük fotoğrafta Türk futbolunun da çıkışının bu olduğunu düşünüyorum. Altyapıyla alakalı da özellikle Sayın Başkanımızın kendisine de ifade ettiğim için rahatlıkla söyleyebilirim, daha cüretkar bir sorumluluk istedim. Bununla alakalı çalışmalarımız olacak, kendisine sunumlarımız olacak. Yola çıktık, Bismillah dedik ve inanıyorum ki hep beraber skorlar da şu anda bizim lehimize görünüyor. Fakat bunun iyi günleri kadar kötü günleri de olacak, mutlaka olacaktır. Önemli olan o süreçleri doğru yönetebilmek; samimice, beraberce ‘ben, ‘sen’ demeden ‘biz’ olarak yönetebilmektir. Ben inanıyorum, burada bunu yapabilecek çok iyi bir ekip var. Başkanımızın, hocamızın önderliğinde inşallah bunu planlayıp çok daha güzel günlere taşıyacağız.
 
Başkanımız Ali Koç’a kurumsal bir kültürün Fenerbahçe’de oluşmasının beklendiği, ancak saha sonuçlarının bunu engellediği ve Emre Belözoğlu ile bu kültürü oluşturup oluşturamayacağı soruldu. Başkanımız şöyle cevap verdi: “Doğru söylüyorsunuz, kurumsal ve sportif bir başarı bekleniyor. İkisini bazen paralel götürmen gerekiyor. Ama saha sonuçları bilhassa futbol tarafındaki saha sonuçları arzu ettiğiniz gibi gitmediği zaman daha evvel de pek çok kez ifade ettiğim gibi yapısal değişiklikler de sekteye uğruyor. Nasıl sekteye uğruyor? Odaklanmanız gerektiği gibi odaklanamıyorsunuz, hızlı yürümeniz gereken bir takvim çerçevesinde yürüyemiyorsunuz ve günlük krizlerle boğuşarak bunu adreslemeye çalışıyorsunuz. Ben seçilmeden önce de dedim, ‘Fenerbahçe, günü kurtararak gidemez.’ Söylemesi kolay gerçekleştirmesi zor. Ama şunu da bilmenizi isterim ki bizim yaptığımız gerek kurumsal olsun gerekse de başka türlü yapılandırmalar olsun yavaş yavaş meyve vermeye başlıyor. İki sene bazı konular için uzun, bazı konular için çok kısa bir süre. Ben her zaman ‘iki dönem gerekiyor’ demiştim, istediğimiz noktaya getirebilmek için ama birinci dönemde yaşadıklarımız ne yazık ki bizi istediğimiz hızda hedeflere odaklanmamızda bir nebze olsun geciktirdi. ‘Şimdi ilk 6 haftalık periyotta işler iyi giderken nasıl?’ diyeceksiniz ve ilk 6 hafta işler iyi giderken pek çok farklı konulara vakit ayırabiliyoruz. Şu an yapılandırmadan geçiyoruz, dijital konularımız var, daha verimli insan kaynağı çalışmalarımız söz konusu belki bunu pandemiden önce düğmeye basacaktık ancak pandemiden dolayı engellemek durumunda kaldık. Yazın basketbol şubemizi baştan aşağıya yeniden gözden geçirdik. Dolayısıyla saha sonuçları Erol Hocanın, Emre’nin liderliğinde, futbolcuların sorumluluğunda daha iyi gittiği müddetçe sizin düşündüğünüz kurumsal ve kültür değişikliği diyelim kurumsal yapı ve kültürel değişikliği daha da belirgin hale gelecektir. Ama şunları da bilmenizi isterim, sportif başarı ve başarısızlıktan bağımsız olarak bu kulüpte son iki yılda da çok iyi işler yapılmıştır. Bunu ufak ufak bilhassa da bu sezon içinde daha iyi göreceğinizi, anlayacağınızı tahmin ediyorum. Üstelik bir de bizlerin hayal ettiği gibi bir futbol sezonu geçirebilirsek çok daha belirgin hale gelecektir.”
 
Emre Belözoğlu: “Öncelikle hepimiz için hayırlı olsun. Ben burada Sayın Başkanımıza bağlıyım. Futboldan sorumlu olan kişiyim. Biraz önce de ifade ettiğim gibi altyapıyla alakalı olarak kendisinden özel isteğimdi bu. Beraber hareket ettiğimiz bir ekibimiz var. Ama her yapıda olduğu gibi bir şablonumuz da var. Bazen birbirimizin içine girdiği bazen herkesin kendi alanında kalması gerektiği… Samandıra’da aynı şekilde böyle devam ediyor. Zaten orada İdari Menajerimiz Volkan Ballı önderliğinde oturmuş bir yapı vardı. Hocamız geldi, şimdi Selçuk geldi (Şahin), ben geldim. Bizler de Başkanımızın söylediği gibi çok tecrübeli değiliz. Saha içi tecrübemizle beraber son dönemlerde biraz daha sahanın içini/dışını yönetme konusunda kendimizi biraz daha önde görüyoruz. Ama mutlaka hatalar olacaktır, biraz önce de ifade ettiğim gibi.. Ama Başkanımızın önderliğinde bir yapısı oluştu. Önümüzdeki süreç biraz daha dinamik olacak, sizleri de bilgilendireceğiz. Söyleyebileceğim şu an Sayın Başkanımız önderliğinde bir yapı oluştu, bir şablonumuz var; birbirine giren ama bazen de tamamen kendi sorumluluk alanı içinde olan şablon bu, kırmızı çizgilerle. Ama dediğim süreç dinamik olacak, sizleri de bilgilendireceğiz. Onun dışında örnek aldığım bir sportif direktör açıkçası yok. Türkiye’de de istediğiniz kadar bir oyuncuyu ya da bir teknik adamı örnek alın, Türkiye’nin kendine göre farklı parametreleri var, farklı dinamikleri var. O yüzden ben de elimden geldiğince birçok hayalimden vazgeçerek bazen insan kendi gururunu da arka plana iterek bazı kararlar alıyor. Ben de Fenerbahçe için bu kararı almaktan hiçbir şekilde geri durmadım. O yüzden şu andaki durumumdan, konumumdan çok mutluyum. Fenerbahçe’ye, Fenerbahçe taraftarına, bu büyük camiaya, Başkanımız gibi mert ve gerçekten samimi bir insana yardımcı olmaktan dolayı çok mutluyum.”
 
Emre Belözoğlu: Ben yedek kulübesinde olmayacağım. Samandıra’da bizim liderimiz Erol Bulut. Öyle bir sıkıntımız yok yani. Bizim orada futbolun yapısında ki olması gerektiğini daha önce de söylemiştim ben Sayın Başkanımıza da Yönetici büyüklerime de.. Bizim Samandıra’da liderimiz Erol Hoca. Onun başarısı demek Fenerbahçemizin başarısı demek. O’na rahat bir ortam sağlamak, faydalı işler yapması adına O’na hazırlık yapma görevi de bende, Volkan Ballı’da ve Selçuk’ta. Biz elimizden geldiğince O’nu korumak adına her türlü elimizi taşın altına sokacağız.
 
Emre Belözoğlu: Aslında bütün transferlerde önceliğimiz Erol Hocamız dahil olana kadarki süreçte hep Başkanımızla beraber ilerledik. Daha önce söylediğim gibi yönetici ağabeylerim Selahattin Bey ve Kemal Bey hep beraber hareket ettik. Hocamız da dahil olduktan sonra biraz daha kalabalık bir ekip olarak istişare ederek kararlarımızı aldık. Genel anlamda bizim için önemli olan evet ilk günden beri söylediğim gibi kaliteli oyuncunun gelmesi gerekiyordu ama aynı zamanda bu işin finansal tarafı var ki bu çok önemli bir tarafı. Bu tarafa geçtiğinizde bunu çok daha net görüyorsunuz. Bu anlamda kulübün çok ciddi sorumlulukları var. Biz bugüne kadar yaptığımız bütün transferlerde ortalama 18 tane oyuncu getirdik ve bu oyuncuların ortalaması 1 Milyon Euro maaşa denk geliyor. Yani biz aynı zamanda bütçeyi de küçülttük. Bütçeyi küçültürken önümüzdeki sene halen küçülterek yolumuza devam etmemiz gerekiyor. İnsanlar şu anda bizden gerçekten değişmesi gereken bir kadroyu aldığımızda yaptığımız transferlerden sonra belki önümüzdeki sene çok daha başka şeyler bekleyecekler ama gerçekçi olmamız lazım. Burada rasyonel hedefler koymak gerekiyor. O yüzden ben Emre Belözoğlu olarak Sayın Başkanımıza, yönetici büyüklerimize, Erol Hoca katıldıktan sonra Erol Hocaya en sağlıklı, en samimi şekilde yardımımı yaptım ve sağ olsun benim inandığım birçok oyuncuyu da desteklediler, ben de onların inandıkları oyuncularla alakalı scoutla beraber, kendi ekibimle yaptığım çalışmayla destekledim, beraber karar verdik. İstediğimiz 2-3 tane oyuncu vardı, hem maddi hem de oyuncu hedefleri anlamında alamadığımız oyuncular oldu ki normaldir. Türkiye Ligi, kabul etmemiz gerekiyor ki Avrupa’daki 4-5 tane üst seviye ligden büyük fotoğrafta geride olan bir lig. O yüzden oyuncular bazen tercih ederken hem lig hem takım tercihlerini başka yerlerde kullandılar, buna da saygı duyduk. Ama mevcutta yapabileceğimiz en doğru işleri 10/8-10/9 oranında yaptığımızı düşünüyorum.
 
Emre Belözoğlu: Oyuncuların kadro yapılanması, nasıl oynayacaksınız vs. gibi bu tatlı ama zorlu sorunun muhatabı açıkçası sanki benden sonra da basın toplantısı olacak, hocamız olacak gibi gözüküyor. O konuyla alakalı teknik konularla ilgili ben yorum yapmayayım. O konularla ilgili de hocamızla istişare ediyoruz. Ama bence bu konunun olması gereken muhatabı Sayın Hocamızdır. Ama ben birazcık daha soyunma odasından geldiğim için transfer sürecinde açıkçası bu süreci biraz daha oyuncu merkezli yönettim, oyuncularla direkt görüşerek. Oyuncularla görüştükten sonra onların soyunma odalarına girerek tanıdığım fakat dolaylı yoldan tanıdığım oyuncular tarafından alışkanlıklarını, oyuncu tipini, karakterini araştırarak; biraz daha belki diğer sportif direktörlere göre. Gittiğimiz, oynadığımız takımlarda bir sürü arkadaşlıklarım oldu, şu anda hepsi hemen hemen çok sayıda ligde teknik adamlık yapıyorlar. Teknik adamlardan bu anlamda geri bildirimler aldık. Oyuncuları belirlerken farklı farklı parametreleri vardı hem teknik direktörün ama ben birazcık daha kendi kafamda onları tanımak adına kendi gerçeklerimle ilerledim. İletişim anlamında oyuncularla iyi olduğunu düşünüyorum iletişimimin. 22-23 yaşından beri her oynadığım takımda, takım kaptanlığı yaptım. Oyuncuların nasıl ikna olabileceğini onlara samimice yaklaştığınızda ki bence sporculardan hiçbir zaman çok kötü insan çıkmaz. Yeter ki onlara, onların inanacağı değerleri sunun, onları kendinize inandırın, sizin arkanızdan gelirler. Ben de elimden geldiğince bu metot ile yol yürüdüm.  Ama burada tabii ki de benim arkamdaki en büyük güç Fenerbahçe’ydi ve Sayın Başkanımızdı. Maddi olarak da bu anlamda inanıyorum ki doğru bir süreç yürüttük. Çok daha iyi olabilir miydi? İnanın bana olabilirdi ama şu an yapabildiğimizin en iyisini yaptığımızı düşünüyorum. Daha iyisini yapabilecek hem Başkanımızda hem Yönetimimizde hem de bizlerde mevcut. İnşallah daha iyisini de yapacağız diye inanıyorum.
 
Başkanımız Ali Koç: Samimiyet, iyi niyet olduğu müddetçe güven ve inanç da artıyor. Ben yöneticiyken Futbol Şubesiyle o kadar sorunum yoktu. Ta ki 3 Temmuz yaşandığında, o zaman mecburiyetten doğal olarak sıkıntılı ve zorlu bir süreci hep beraber omuz omuza vererek geçirdik. Orada Emre’yi, Volkan’ı, Aykut Hocayı farklı yönleriyle tanıma imkanım oldu. Liderliklerini görme, Fenerbahçe’ye olan o ‘Mohikan’ ruhunu yansıtan sevgi, sarmalama, koruma, umut verme, sokaklardaki on binlere inanç, enerji, motivasyon verme konusunda Emre’nin çok büyük bir görevi vardı, diğer saydığım iki isimle beraber. Bunları yaşayarak gördüm. Başkanken-futbolcuyken konuşalım yani geçen sezonu. Emre ile sık sık istişarelerimiz oldu.  Emre de bakmayın zamanı geldiği zaman terstir, sahada görürsünüz. Ben de ters olabilirim ama niye? Çünkü özü, sözü bir insanlarız. Ne görüyorsanız o! Hani bunu böyle söyleyip arka planında başka bir şey yapma yok. Öyle olduğu zaman da insanların birbirlerini anlayabilmeleri, güvenmeleri, sahiplenmeleri daha kolay oluyor. Bunu Erol Hoca için de aynı şekilde söyleyebilirim. Dolayısıyla değişik evrelerde birbirimize dokunduk. İyi günler gördük, çok çok kötü günler gördük. Berbat, felaket günler de yaşadık. Şimdi güzel günleri yaşayacağız, inşallah!
 
Emre Belözoğlu: Fenerbahçe’de yönetiminde kim olursa olsun, teknik ekibinde kim olursa olsun her sene kurması gereken kadro şampiyon olması gereken kadrodur. Fenerbahçe’nin başka bir hedefi de olamaz. Her maça geçen hafta hocamızın da söylediği gibi kazanmaktan başka bir hedefi olamaz. Bu her branş için de böyledir. Fenerbahçe’nin olduğu her yerde hiçbir zaman ikincilik başarı değildir. Bazen burada Fenerbahçe’de şampiyonluklar da yetmez. Bunları da yaşadım ben. O yüzden gerçekçi bir takım kurduk. Ben hiçbir zaman bir oyuncunun yaşına, gençliğine, yaşlılığına inanmadım; ben kimin ne kadar iyi oyuncu olabildiğini görebilecek kapasiteye sahip olduğumu biliyorum. O yüzden iyi ve doğru oyuncular tercih ettik. Bence Fenerbahçemizin son 2-3 senedir yaşamış olduğu problem kaliteydi. Bunu toparlamaya çalıştık ama yine de bunun karşılığını alabileceğiniz yer, o 105x55,60’lık yerdir. İnşallah skorlar da yardım ederse ki hocamızın kazanmaya odaklı bir felsefesi var. Bu birazcık çabuk hedefe gitmekmiş gibi algı var, doğrudur. Planlamamızı birazcık daha ligi bilen oyuncular, Başkanımızın söylediği gibi aidiyeti olabilecek, takımda sorumluluk alabilecek, taşın altına elini sokabilecek, kaptanlık yapmış…  Bugün bizim takımımızda hem kendi milli takımlarında geçmişte kendi takımlarında kaptanlık yapmış 10’a yakın oyuncu var ve bunu çok değerli buluyorum. Oyundan çıkarken, oyunda kenarda duran, tribünde oturan, kulübe oturan herkesin bu enerjiyi yakaladığını görmek en azından şu anki süreçte beni çok mutlu ediyor. Verdiğimiz kararların doğruluğunu, yanlışlığını tartışacağımız zaman olacak, bunun da hesabını kendi aramızda çözeceğimiz zamanımız olacak ama Allah’a hamdolsun süreç şu an iyi gidiyor. Fakat dediğim gibi skorlar birazcık camiaları birleştirir, skorlar kötü olursa da ayrıştırır. Biz, skorların kötü gittiği yerde doğru dokunuşları da yapabilecek tecrübeye sahip bir ekibiz. Bundan Fenerbahçelilerin şüphesi olmasın. Elimizden geldiğince doğru hamleleri o dönem geldiğinde de inşallah yine yapacağız.
 
Biraz önce de söylemiştim, hayallerin de ötesinde bazen… İnsan kendi hayallerinden de bazen çok sevdiği için gururundan da vazgeçebiliyor. Ben şu an için Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, Sayın Başkanımıza, Yönetim Kurulu’na, Erol Hocaya yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bir gün başka bir hayalim, hedefim olursa da bunu sizinle her zaman olduğu gibi yürekten bir şekilde paylaşırım. Ama şu an için benim hedefim, hayalim şu an bana verilen bu görevde en iyisini yapmak, hayalimi burada gerçekleştirmek. Şu an yeni bir hayalim var yani.
 
Başkanımız Ali Koç: Şunu da eklemek istiyorum. Baktığınız zaman yaş itibariyle 27-26 aşağısında Altay, Lemos, Sangare, Pelkas, Ozan Tufan, Ferdi var. Geçtiğimiz günlerde oğlum bana dedi ki, ‘Baba, Ozan Tufan, Taylan’dan daha küçükmüş’, ben de ‘Evet, oğlum’ dedim. ‘Ama Taylan genç gibi anlatılıyor’ dedi ve ben de ‘o da genç, o da genç. Ozan Tufan biraz erken başladı’ dedim. Aynı şekilde Ademi, Thiam, Tisserand, Sadık, şu an İsmail Yüksek ki geçen hafta harika bir maç çıkardı, Berke, Barış Sungur ve Barış Alıcı ki onlar da gelecek. Dolayısıyla hem bugünü hem de yarını planlayan adımlar atıldığını söyleyebilirim. Evet, tecrübeli oyuncular da geldi ama yaş ortalamamız şu an 27. Yaş ortalamamızda bir çıkış olmadı. Biz geldiğimizde yaş ortalamamız 29 küsurdu.
 
Emre Belözoğlu: Başkanımızın sözünü kesiyorum ama gelen mevcut 18 oyuncunun yaş ortalaması 26.9. Aramıza katılan oyuncuların yaş ortalaması. Giden oyuncuların yaş ortalaması da 27.9. Bonservis bedeli vererek aldığımız oyuncularımızın yaş ortalaması da 24.
 
Başkanımız Ali Koç: Bir şeyin üzerine basmak istiyorum. Biz, devre arası yapamadık. Belki bir sol bek, kanat oyuncusu alsaydık belki şampiyonluğu da son dakikaya kadar kovalayabilirdik. Ama yapamadık, o zaman aşamadık. Bu sezon oldu. O zaman kimseye bir afra tafra yapmadık, bu sezon 177 Milyon liralık limitimiz çıktı, yine kimse sesini çıkarmadı. Herkes mutluydu. 177 Milyon benim her zaman ifade ettiğim gibi gerçeklerden çok uzak, imkansız hatta hukuki açıdan baktığın zaman mülkiyet hakkına tecavüz veya zarar vermeye kadar geliyor. Bizim gerek yapılandırma gerekse limitlerle ilgili görüşümüzde mütemadiyen anlatmıştık; bunlar doğru işler, olması gereken konular ama doğru yapılması gereken konular. Yani başından düğmeyi yanlış iliklemeyelim diye ifade etmiştik. Ben bu ithamlara üzülüyorum. Niye? Çünkü varsa bir yanlış bu sadece bizde değil bankalardan lisans kuruluna kadar federasyonda yönetim kurulu üyelerimiz ve oranın profesyonellerine kadar herkese bir hakaret. Hatta şunu da dedim; ‘Bu sisten yanlış. Bu sistemi böyle yaparsanız örnekler vererek insanları hileye hurdaya itersiniz.’ Gerçekçi olması lazım, sürdürülebilir olması lazım ve sorunlara çare üretebilen modeller olması lazım diye başından beri söylüyoruz. Belki siz de katılırsınız bana. 1 sene geldiğimiz bugünde çok da yanlış olmadığımızı ifade edebilirim. Şimdi gelelim nasıl yaptınız sorusuna! Öncelikle maliyetler nasıl düştü? Elden pek çok oyuncu çıktı, yüksek maliyetli oyuncular çıktı. Devre arasında Moses ile yollarımızı ayırdık, o bize büyük bir tasarruf getirdi. Kruse ile planlamamıştık ama şu an iyi olduğunu görüyorum, onlarla yollar ayrıldı. Isla, Hasan Ali, Mehmet Ekici ve diğer arkadaşlarımız kontratları bittiği için bizden ayrılan arkadaşlarımızı üst üste getirdiğimiz zaman maaş yükünde ciddi azalma oldu. Onun dışında Vedat Muriqi ve Jailson ki Emre bilir, çok tartıştık kendisiyle yapalım mı yapmayalım mı satalım mı satmayalım mı, hocam da burada ve ben başında karşıydım. Ama oradan çok iyi iş çıkardığımızı düşünüyorum. Şu an haliyle evet 17,5 Milyon ama bunun üstünde yetiştirme payı olsun, alacak/verecek işleri olsun, bonusları da eklediğiniz zaman iş başka noktalara da geliyor. Fakat söylemek istediğim Jailson’dan da bir gelirimiz oldu. 22 Milyon Euro’luk bir gelirimiz oldu. Orada da Vedat ve Jailson’a teşekkür etmek istiyorum. Hem sportif anlamda hem de ekonomik anlamda bize kazandırdıkları için. Dolayısıyla maaş yükünü ayrılan oyuncularla azalttık, satışlarımız oldu. Emre’nin de ifade ettiği gibi yeni aldığımız oyuncularımız ve maaş bütçeleri gidenlere oranla çok daha ekonomik şartlardaydı. Ve her şeyden önemlisi bununla beraber burada emeği geçen başta Hüseyin Aydın olmak üzere tüm banka konularıyla ilişkin kişilere teşekkür etmek istiyorum. Yeniden yapılandırma sürecini başlatıp belli temel şartlarda mutabakat sağlanıp kağıda henüz dökülmemiş olsa da detayları sağladığımız zaman bankalar bizim bu sene ödememiz gereken ana para limitlerini diğer kulüplerde olduğu gibi bir sonraki sezona 21 Ekim’e erteleyince ana para ödemesi de hesaplamaya girmedi. Dolayısıyla limitimiz açıldı.  Bu anlayışı bize göstermeselerdi bankalar için söylemiyorum yani bize 177 Milyon limitte tutmaya çalışsalardı, bu tabii ki de gerçekçi değildi. Biz, Fenerbahçe olarak bunu kabul etmeyeceğimizi açık ve net bir şekilde ifade ettik. Arkadaşlar da güzel bir slogan buldular; ‘Sevgi Limit Tanımaz’ diye. Hatta hatırlarsanız bu limit açıklandıktan ertesi gün biz dört tane transfer açıkladık. Siz öyle diyorsanız biz de böyle diyoruz demek için  ama akl-ı selim kazandı bu süreçte ve olması gerekenin olduğunu düşünüyorum. Şimdi yanlış intiba var. Limitin 500 diyelim, bu 500 transfer harcaması değil. Yapacağınız bütün harcamalar, bütün maliyetleriniz yani çimciden masöre aşçısından teknik direktöre oyuncusuna, seyahat, konaklama bütün maliyetlerinizi koyduğunuz zaman belli bir rakamın içinde olmanız gerekiyor. Şimdi bizden daha yüksek limiti olan takımlar var ama onların manevra alanı geniş olmayabilir çünkü onlar yüksek ücretli oyuncuları belki çıkartamamış olabilirler dolayısıyla onların yerine başkalarını getirmemiş olabilir. Yani illa ki limitin yüksek diye en çok transfer yapma imkanın veya manevra alanın öyle bir şey yok. Burada çok akıllıca gitmek gerekiyor ve maliyetleri düşürmek gerekiyor. Emre’nin en önemli görevi ileriye dönük olarak dikkat ederseniz burada 1 sezon yazdık, neden 1 sezon yazdık, çünkü önümüzdeki sene seçim var. Hem gelecek yönetimin önünü açmak hem de Emre’nin önünü açık tutabilmek, çünkü seçimlerde ne olacağı belli olmaz. 1 yıllık yaptık ama inanıyorum ki Emre uzun yıllar burada olacak ve Emre’nin en büyük görevi, hocanın en büyük görevi şu anki 50 küsur olan maliyetleri yaptığımız yeniden yapılandırma çerçevesinde de 35-40’lara en kısa zamanda düşürebilmek, bunu yaparken de şampiyonluğa oynayan takım yapmak. Bu ne demek? Öz kaynaktan oyuncu üretmek. Bu ne demek? Altyapılara yatırım yapmak. Bu ne demek? Emre’nin bana birkaç defa kullandığı ‘müsaadenizle altyapıda cüretkar olacağım’ altyapıya şimdi yeni yeni bakmaya başlıyor. Transfer sezonu bitti, Samandıra’yı bir şekilde oturttuk, Fenerbahçe aidiyet duygusu insanları getirdi, Marco, Selçuk, Volkan Demirel zaten orada, Mehmet Yozgatlı geldi. Şimdi Tahir Hoca ile işin Dereağzı’na bakma kısmı. Niye? Çünkü biz iki türlü, ya içimizde yetiştirmemiz lazım ya da gençleri keşfedip dışarıdan içeriye, bünyemize almamız lazım. Emre’nin bence en önemli görevi Emre ve ekibinin, ekibi de Selçuk ve diğer profesyoneller, ileriye dönük olarak bundan da daha yarışmacı bir takımı, bundan da çok daha düşük bütçelere kurgulaması, kurabilmesi.
 
Emre Belözoğlu: En önemli kelime felsefe ortaya koymak. Zaten en büyük arzumuz da bu. Başkanımızın önderliğinde hedefimiz bu. Türk futbolunun aslında kaçınılmaz bir felsefesi olmalı. Biz kendi değerlerimizi bir şekilde içimizde büyütüp onları daha büyük arenalara taşımalıyız. Fenerbahçe bizim gönlümüzdeki en büyük takım. Bütün Fenerbahçelilerin bu dediklerimi anlayacağını düşünüyorum. Bizim gönlümüzde Fenerbahçe’den üstün bir takım yok. Ama gerçekçi olmak da lazım. Spor ekonomisinin nasıl bir yere geldiği, artık Türkiye’de, Almanya’da, İtalya’da, İspanya’daki bu gelir gider farklarını gördüğünüzde çok ciddi bizi altyapıya, kendi değerlerimize iten bir süreç bizi bekliyor. Biz de bunu sanki tekrar bulmuşuz gibi ya da yeni bir proje bulmuşum gibi anlatmak istemiyorum ama biz ne yapacağız? Burada bir kere öncelikle genç futbolcuların fiziken ayrı oldukları Samandıra-Dereağzı arasını ortadan kaldırmak istiyoruz. Başkanımızın müsaadesiyle söyleyeyim. İnşallah bugün de ilk toplantısı yapıldı. Tesislerden Sorumlu Yöneticimiz Kemal Danabaş da iştirak ettiler. Samandıra’da mimarlarla beraberdik. Samandıra’da iki tane elit takımımız olacak. Tahmin ediyorum ki onlar 17-19 olacak. Sonra değişebilir. 15-17-19 da dahil olabilir. Bu takımlar da bizimle beraber Samandıra’nın içinde olacaklar. Onların da bir kampüsü olacak. A takımdaki mevcut kadromuzda kim var ise o ağabeyleri ve arkadaşları ile beraber olacak. Fiziken ve ruhen ne yazık ki ayrılmış olan süreci inşallah birleştirecek bir yapı inşa edeceğiz. Klasik tesisleşme denen şeyin içine sadece bina olarak değil; bir yapı, bir felsefe de inşa ederek koyacağız. Çünkü ben ülkemdeki gençlerin potansiyeline çok güveniyorum. Onlarla beraber Fenerbahçe’nin diğer büyük kulüplerin, herhangi diğer takımlarımızın da çıkışının bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü Fenerbahçe bu ülkedeki en büyük sivil toplum örgütü. Bu anlamda baktığınızda ne yazık ki diğer takımları küçümsemek adına söylemiyorum ama biz hareket ettiğimizde onlar bizim kadar yarışamayacaklardır. Bu da sportif başarıyla ancak olabilir. Fenerbahçe taraftarının da arzu ve isteği sahanın içinde birkaç tane altyapıdan gelmiş oyuncu görmek. Ben futbolu bırakırken bile Ozan’dan, Hasan Ali’den müsaade alarak bandı Ömer Faruk’a taktım. Benim için çok büyük bir mutluluktu. Çok güzel bir anıydı. Amacım, ona bu sorumluluğu verirken onunla beraber gelecek gençlere de bunu hayal ettirmekti. İnşallah bunu başarmaya da tesisleşmeyle beraber başlayacağız. Altyapımıza doğru oyuncular bulacağız. Elit takım oluşturmak adına da elimden geldiğince Tahir Hoca, diğer scout, altyapı ve üst yapıdaki scout ekibimizle, altyapıdan sorumlu yöneticilerimizle beraber hareket ederek inşallah doğru bir başlangıç olacağını umut ediyorum.
 
Başkanımız Ali Koç: Burada bir şey eklemek istiyorum. Şu konuda karnemiz zayıf. Altyapıdan oyuncu çıkarıp A takıma girme konusunda karnemiz zayıf. Bu gidişatı en kısa zamanda değiştirmek zorundayız. Bir veli, bir ana, bir baba veya genç arkadaşımız altyapıya katılacağı zaman ‘Fenerbahçe altyapısından A takıma kim çıkmış ki’ dememeli. Bunun tersine önümüzdeki yıllarda ‘bak o çıktı, bu çıktı, Ahmet çıktı, Ömer Faruk çıktı’ konumuna gelmesi lazım. Bu cüretkar davranma konusu sadece futbolcu alma değil. Benim de bir hayalim vardı. Bütün takımları bir yerde toplamak. Bu zaman alacak. Emre de ‘vakit kaybetmeden en azından 19, mümkünse 17’yi barındırabileceğimiz bir kampüs inşa edelim’ dedi. Sıkıştıra sıkıştıra,  zorlaya zorlaya Samandıra’ya bunun girebileceğini tespit ettik. Hayal etmek, elde etmenin yarısıdır. Bunu önümüzdeki sezon Ağustos ayına kadar yetiştirebilirsek bizden mutlusu olmaz.
 
Başkanımız Ali Koç: Türk oyuncularda TL üzerinden anlaşma yapmaya zaten kanunen mecbursun. Türk lirasına çevirdik. Biz pragmatik ve ilkesel davranmasaydık belki daha önceden TL’ye dönebilirdik. 250 milyon lirayı alabilirdik. Geçen sene yeniden yapılandırma yaptığın zaman zaten TL’ye dönüyordun. Bunu yapmadık. Çünkü birinci günden imza attığımızda temerrütte düşeceğimiz bir anlaşmayı yapmadık. ‘Nasıl olsa burası Türkiye, yolda kervan düzülür, bu değişir, imzayı atalım sonra bakarız’ demedik. Pragmatik ve ilkesel davrandığımız için kaybımız oldu diyebiliriz. Bir müddet ki daha geç yapmak zorunda kaldık ama yaptık. Hala bir bankayla henüz izin alamadık, banka da yapmak istiyor ama mevzuat gereği izin almanız gerekiyor. Burada çok büyük kaybımız oluyor. Kurların nereye geldiğini görüyorsunuz. Ama en azından zararın neresinden dönerseniz kardır mantığıyla hamleler yaptık. Bu işin içinden çıkmak için daha yapacak çok hamlemiz var.
 
Emre Belözoğlu: Sahanın içi benim çocukluğumun hayali. Kaybetmemeyi de hayata dair sahanın içinde öğrendim. Kaybetmekten nefret etmeyi de sahanın içinde öğrendim. Sahanın içi bazen benim de pişman olduğum, hatalar yaptığım bir yerdi. Şu an o geride kaldı. Zor da olsa geride kaldı. Futbolcu için futbolu bırakmak gerçekten kolay değilmiş. Birçok ağabeyim anlattığında onları dinliyordum ama dinliyormuş gibi yapıyormuşum. Onları hissetmiyormuşum, kendimi yerlerine koyamamışım. Ama zor bir süreçti. Fenerbahçe’ye hizmet etmeye devam edecek olmak da benim en büyük motivasyonumdu. Bu koltuğa yakışır, Fenerbahçeliliğe yakışır, Başkanımıza ve onun bana vermiş olduğu göreve yakışır şekilde davranacağım. Yönetmeyi sahanın içinde becerdim diye düşünüyorum. En azından kendimi değil ama etrafımı doğru yönetmeye çalıştım. Kendimi yönetmede aciz kaldığım zamanlar oldu. Hırsımdan dolayı. Ancak oynadığım takımlarda hep beni çok sevdiler. En çok da beni Fenerbahçelilerin sevmesi mutlu etti. Çünkü o sevgiyi hissettiğinizde bunu anlarsınız. İnşallah bu görevi de layıkıyla yapmak adına kendimi geliştirerek ki değişmeniz de gerekiyor. Jenerasyonda farklılıklar var. Değişmeniz ve gelişmeniz lazım. Şu an bir göreve geldim. Bir gün sonrası değişerek ve gelişerek devam etmeli ki ben burada hayalimi ve hedefimi geliştirebileyim. İnşallah benim için böyle bir süreç olacak.
 
Emre Belözoğlu: İsim vermeden bazı oyuncuları dile getireyim. Fenerbahçe’nin kırmızı çizgisi saha içinde kalitedir. Fenerbahçe’de herkes oynayamaz. Ben bunu dile getirirken de ben kendimi ülke futbolunda belli noktalara gelmiş bir oyuncu olarak görmeme rağmen bazen saha içinde zorlandığım zamanlarım oldu. O yüzden bir motivasyona ve ciddi kaliteye ihtiyacınız var. Burada sürekli olabilmek, taraftarın göz bebeği olmak için bunlar olmazsa olmaz. Biz mevcut aldığımız oyuncuları en çok asist yapmış oyuncu, en çok ceza sahasında topla buluşmuş, en çok efektif pası öne oynamış oyuncu, bütün parametreleri zaten kendi içimizde belirlemiştik. Ciddi bir ekibimiz olduğunu düşünüyorum. Çok da zor bir şey değil bu. Bizim için oyuncu izleyen bir ekip var. Oyuncu izledikten sonra bizim önümüze sunan benim kendi ekibim var. Ben oturuyorum. Yönetici büyüklerimin fikirleri var. Erol Hoca dahil olduktan sonra onun kendi fikri ve ekibi var. Bir beyin fırtınası yapıldıktan sonra istatistik olarak da önümüzde bilgiler geldi ve biz bu yüzden bunları tercih ettik. Ne olursa olsun kalitenin bazen yetmediği anlarda devreye girecek olan bu söylediğimiz parametreler. Oyuncunun yüksek aidiyetinin olması, kazanmaya daha odaklı olması bunlar daha sonraki konular. Soyunma odasının da bir yapısı var. Çok iyi oyuncu olmak da yetmiyor. Yani farklı parametrelerle belirledik. Üç dört ay test sürüşü gibi bir süreç oldu. Keyifli bir test sürüşü oldu. Keyifli anılarla ilerledi. Sıkıldığım, üzüldüğüm, mutlu olduğum karışık duyguların olduğu bir zamandı. Sonuç itibariyle alternatifi olan, oynadığında değerini en azından ‘ben iyi futbolcuyum ama benim arkamda gerçekten iyi bir futbolcu var’ demek senin performansını olumlu etkiler. Buna inanın. Bunu ben yaşadım. Tecrübe ettim. O yüzden alternatifli bir kadro oluşturduk. Giden oyuncuların Garry’i de dahil edersek 12 oyuncu aramızdan ayrıldı. 18 tane oyuncu geldi. Yeni bir takım. Bir şey inşa ederken yeni bir takımı inşa ettik. Beklentiler yüksek ama unutulmaması gereken bir gerçek var. Bu yeni bir takım. Başkanımızın söylediği gibi sıfır kilometre bir sportif direktör. Yeni bir takım. Sabrın da içinde olması gerekiyor. Ben sahada çok başaramadığım ama dışarıda başardığımı düşünüyorum. Sabrın olması gereken bir takımdan bahsediyoruz.
 
Başkanımız Ali Koç: Fenerbahçe TV ile ilgili tespitin doğru. Biz en ağır eleştirileri başta şahsım olmak üzere orada yaşadık. Hele ilk sene. Hatta bir sürü insan tenkit etti. Bizim duruşumuz en azından benim duruşum kurumsallık mı dersiniz, özgüven mi dersiniz, adil yaklaşmak mı dersiniz, şeffaflık mı dersiniz, adını ne koyarsanız koyun ama sonuçta baskılayarak, yasaklayarak hiçbir şeyi gizleyemezsiniz. Yanlış varsa yeter ki niyet iyi olsun. Samimi eleştiriler olsun. Her eleştiriyi, her geri bildirimi, olumsuzu nasıl daha iyi olabiliriz diye veri olarak alırım. Mesela Emre’nin bana yaptığı eleştiriler var. Benim Emre’ye yaptığım eleştiriler var. Onun bana geri bildirimlerden benim faydalandığım var. O benden faydalandı mı bilmiyorum ama eldivensiz konuşmaya çok inanan bir insanım. Hal böyle iken kendi televizyonumuzda herhangi bir sansür koymak, herhangi bir ‘çekin, bakın, ondan sonra yayınlayın’ gibi bir şey hiçbir zaman demedik. Demem de zaten. Demek içimizdeki insanlar değil, dışarıdan insanlar böyle olduğunu düşünmüş. İçimizden kimse size öyle bir şey diyemez. Gelelim genel medyaya. Herhalde son dönemde Türk futbol tarihinde benden daha ağır eleştiri yapılmış kimse yoktur. Bazıları samimi bazıları kasıtlı bazıları sistematik eleştirir. Bugüne kadar ne şahsım ne de benimle çalışan arkadaşlarımız hiçbir kurumu arayıp ‘siz ne yapıyorsunuz kardeşim, burası Fenerbahçe, böyle davranırsanız eğer tesislerimize giremezsiniz’ gibi yaklaşımlarımız olmadı. Farklı düşünen varsa lütfen söylesin. ‘Şunu işten çıkarın, yoksa bunu tesislerimize almayız’ gibi yaklaşımımız olmadı. Benim mensubu olduğum grup, Türkiye’de en çok reklam veren üç gruptan biri. O şekilde de herhangi bir sorun olmadı. Zaten ben sapla samanı karıştırmam. O yüzden benim bakış açım şu; bir eleştiri varsa demek hak ediyoruz. Bazı eleştiriler var ki tamamen ideolojik kulüp ve forma odaklı. Onları dinliyoruz. Beni etkilemiyor ama Türk futboluna zarar verdiğini söyleyebilirim. Ülkemizdeki kutuplaşmanın faktörlerinden birinin futbol olması beni üzen konulardan bir tanesi. Biz küçükken arkadaşlarımızı futbol takımına göre seçmiyorduk. Şimdi çocuklara bakıyorum da öyle seçiyorlar. Buradaki en unsurlardan biri de ne yazık ki medya. Temsil ettiği takımın eleştirirken son derece pasif veya pas geçerek eleştirme ya da hakem hatalarını farklı söyleme, temsil ettiği takıma rakip olarak gördüğü takımlara da sistematik ve ağır hatta bazen belden aşağı eleştiriler yapması Türk futboluna hiçbir fayda sağlamıyor. Biz sadece kendi kanalımız adına konuşabiliriz. Bu da kurumsalın bir parçası mı bilmiyorum çünkü benim bildiğim kurumsallık bundan çok daha ötede şeyler. Bence buranın sansürsüz, herkesin fikrini hür bir şekilde ifade edebildiği, fikri hür, vicdanı hür bir kanal olarak inşallah devam edebilir. Seçim arefesine girdik. Ben aday olurum olmam zaman gösterir. Öyle de bir iddiam da yok. Aday olayım olmayayım aday olacak herkes ki inşallah birden fazla aday çıkar. Hatta lütfen şimdi çıksınlar. Çünkü demokratik bir ortam Fenerbahçe’ye sadece fayda sağlar. Bu söylediklerimi tüzük altında garanti altına almak istiyordum. Yapısal konularda biraz geç kaldık derken bazı tüzük değişiklikleri yapmak istiyorduk. Bunların içinde de Fenerbahçe’de seçimin en demokratik şekilde sürdürülebilmesi için, benim yaşadıklarımı başkasının yaşamaması için bazı önlemler almak istiyorduk. Tüzükle garanti altına alamadık ama net olarak şunu yazın. Fenerbahçe Spor Kulübü’ne aday olacak her başkan istediği şekilde bizim televizyonumuza, radyomuza çıkacak, Faruk Ilgaz Tesislerimizi de istediği gibi kullanacak. KVKK izin verdiği müddetçe biz hangi bilgiye ulaşımımız olacaksa onlar da olacak. Geçen iki büyük takımın seçimleri vardı. Orada bir takım adaylarıyla kongre üyelerinin iletişim bilgilerini paylaştı. Biz istemedik. İnanın bana getirenler oldu ama almadım. Belki bir gün getirenler açıklarlar. Almadım ama KVK konusundan tam emin değildik. Vermek doğru mudur yoksa değil midir diye ama bunu kontrol edeceğiz. Kongre üyelerimizin iletişim bilgileri dahil olmak üzere bizim neye erişimimiz olacaksa bütün adaylara da aynı şekilde erişimimiz olacak. Bunu da yaşayarak göreceksiniz. İnşallah bu konuda Türk futboluna örnek olabiliriz.
 
Emre Belözoğlu: 8-9 yaşında Imrahor’da plastik top bulmaya çalışan Emre’yi transfer etmek isterdim. O zamandan başlasaydı iyi olurdu ama olanda hayır vardır. İletişim ekibi de ‘kader gayrete aşıktır’ dedi. Mutlaka kaderimizde vardır ama inanıyorum ki kendi çabamıza bağlı bir kaderimiz var. O yüzden 8-9 yaşındayken isterdim çünkü Fenerbahçe’ye karşı çok ciddi bir tutkum vardı. O zaman futbolcu olarak daha iyiydim.
 
Emre Belözoğlu: Kendi kendime bir süreç oldu. 40 yaşından sonra insan kararlar alıyormuş. Hayallerimi ve hedeflerimi dillendirmeyi tercih etmiyorum artık ama Avrupa her zaman benim için bir tercih olacaktır. Bunu söyleyebilirim.
 
Başkanımız Ali Koç: İtalya’ya Elif ile Vedat’ı sattık. Herhalde bu soruyu sorarken başkalarının ima ettiği bir şeylerden yola çıkarak soruyorsunuz. Yakışıksız imalar orada da oldu. Futbolcular bu fiyata gitmediler ama şöyle oldu diye. Bakarsanız futbolcuların kökenine. Bu iki transferin İtalya olmasının coğrafi özelliği var. Balkanlar, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, o bölgeler İtalya için doğal piyasalar. Sadece futbol için değil; ekonomik açıdan da. Vedat’ın transferine baktığınız zaman transfer eden kulübün sportif direktörü Arnavutluk’tan. Igli Tare de işini çok iyi yapan biri. Bununla beraber Elif’in geldiği yere de bakarsanız bu ülkelerden bu liglerde çok fazla oyuncu var. Dolayısıyla bu bir tesadüftür. Bana göre her oyuncunun bir değeri vardır. O değer bulunduğu zaman o transfer gerçekleştirilmelidir. Çünkü önümüzdeki sezon ne olacağı belli değildir. Allah korusun bir sakatlık olur, piyasalar değişir, o fiyatları verenler bir sonraki sene o fiyatları vermeyebilir. Kulüp menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda değerini bulduğunuz zaman bence satmakta fayda olduğunu düşünüyorum. İkisi de başarılı satışlar. Pandemi olmasaydı Igli Tare’nin de dediği gibi Vedat’ı daha yüksek meblağlara satabilirdik.
 
Ama bu şartlarda bence gerçekleştirilen hem geçen sene Comolli’nin başarısıdır, bu sene Emre’nin pazarlıkları yürüttüğü için onun başarısıdır. Bu iki transferi bu rakamlara yapmak Fenerbahçe’nin menfaatleri açısından doğru bir adımdır. Onun için iyi olduğunu düşünüyorum. Demin size saydığım oyuncular içinde Altay olsun, Pelkas olsun, Sangare, Ozan, Ferdi. Bunlarda yüksek rakamları alabilecek potansiyeli olan isimler. O zamanda böyle bir teklif gelirse irdeleriz.  Berke Belçika’da harikalar yaratıyor. İsmail Yüksek’ten beklentilerimiz var. Ademi hiç kimsenin konuşmadığı bir oyuncuydu, geldi. Belki, çok farklı olmasına rağmen bir Vedat çıkar. Dolayısıyla bu tohumların da kulüp menfaatleri çerçevesinde yakında yeşereceğini inanıyorum.
Başkanımız Ali Koç: Şimdi iki türlü borç var. Bu karışmasın. Biri finansal borçlar, banka, faktöring .. Bir de ticari borçlar; iş yaptığınız yerlere yaptığınız borçlar, bir de yükümlülükler; kontratlar.   Son olarak kamu borçları. Kamu borçları da hatırı seviyede. 2+7 yıllık bir model üzerinde çalışıyoruz. O model sonunda her şey iyi giderse bütün finansal borçları, kamu borçları da dahil %40’ının kalması hesaplanıyor. Futbol ve basketbolda da ana yükümlülükler indi. Dönem sonu diye bakmak gerekir. 2+7. 2+7’de kim öle, kim kala. Kim burada kalır bilmiyorum. Hedefimiz Fenerbahçe’nin biz oluruz, olmayız borç ödemesini sürdürülebilir model üstünde gerçekçi model üstünde hayata geçirmesi. O noktaya çok yaklaştığımızı görüyorum. Tabi bir de bunun üzerine 2 tane CL, Vedat ve Eljif gibi satışlar, Kenan Evren Arazisini değerlendirebilme,Ülker Arena’nın yanındaki araziyi değerlendirebilme, bunların hiç biri yapılandırmanın içerisinde hesaplanmamış. Hep bunlar bonus. Bunları başabilirsek sandığımızdan çok daha iyi noktada %30-40 seviyesine gelebiliriz. Fenerbahçe büyüklüğünde olan bir kulübün her zaman taşıyabileceği bir borç miktarı vardır. Önemli olan o borcu servis edebilmek. O borcun yükümlülüklerini yerine getirip, temerrüde düşmemek.

Emre Belözoğlu:  Mevcut kadroyu düşündüğümüzde mutlaka daha iyisi olabilirdi. Daha iyi hamlelerde yapılabilirdi ama bu işin finansal boyutu var. Elimizde oyuncular vardı. Gelecekler, gidecekler. Finans-hukuk birlikte çok çalışma yapıldı. Ben de bizzat bazı oyuncuların finansal sorumluluklarının bilincinde sabah kalktım izledim, akşam yatmadan izledim. Pandemiden dolayı canlı izleme şansımız olmadı. Scout ekiplerinin raporladı, izledim. Erol hoca dahil oldu, Erol hoca izledi, ben izledim.  Mevcutta yapılabilecek en doğru oyuncuları aldık diye düşünüyorum. Önümüzdeki sezon itibariyle 5 milyon Euro bütçemizi düşürmemiz gerekiyor. O yüzden sportif başarı gerekiyor. Yakalarsak inşallah bu süreci en iyi ve doğru şekilde yönetmiş olacağız.
 
Emre Belözoğlu: Batının ve buranın ayrımını çok doğru bulmuyorum. Gelinen noktada Türkiye futbolunun kesinlikle batıya muhtaç bir süreç yaşadığını görebiliyorum, gözlemliyorum. Özellikle yapılanma, planlama, oyuncu tercihi ve geliştirmede, sahanın içine indiğinizde sahayı kurgulamada. Kendi hayatımda belki çok batıcı değilim ama futbolda biraz batıcı olduğumu göreceksiniz.   
 
Balkanlardan futbolcu transferi konusunda gelen bir soru üzerine Emre Belözoğlu şöyle konuştu: Topraklarımız yıllarca beraberdi. Kardeşliklerimiz var. Türkiye’de onlar için her zaman kardeş ülke oldu. Buraya gelirken mutlu oluyorlar ve aile tanıdıkları çok. Vedat örneğinden gidersek. O tarz oyuncular daha kolay ama dediğim gibi her altyapıdan oyuncu ya da Balkan’dan gelen her oyuncu Fenerbahçe’de oynayamaz. Fenerbahçe’nin bir seviyesi var. O yüzden doğru oyuncuyu bulduğumuzda balkanlardan da mutlaka olacaktır, özellikle belirli bir bölge üzerinde değil her bölgden doğru oyuncuları bulmalıyız. İletişim ve dostluklarımızla ilişkilerimiz var.
 
Emre Belözoğlu: 2-3 tane anlaştığımız oyuncudan sonra daha çok hocayla kurguladık. Hocamızın belli bir sistemi var. Çok da ağır antrenman programları oluyor. Kendine has. Fiziksel yeterlilikte çok önemliydi. Sosa’nın transferinde hocamız inanılmaz defansa geri dönüşlerini gördüğünü söyledi. Birçok oyuncuyla alakalı kendisiyle iletişimimiz oldu. Anlaştığımız anlaşamadığımız noktalarda oldu. Tek hedefimiz Fenerbahçe’nin başarısı olduğu için doğru yerde buluştuk. Transfer başarı değil, günün sonunda kupanın olduğu seneler başarıdır.
 
Başkanımız Ali Koç: Malang Sarr, Emre'nin çok istediği oyuncuydu, Bakasetas hocamızın çok istediği oyuncuydu, her zaman istediğiniz olmuyor. Emre’nin isteyip de bizim şidetle karşı çıkıp veya hoca olsun, hocamın yönetimi ikna ettiği veya bizim onları ikna ettiğimiz böyle süreçler oldu. Bu fikir ayrılıkları inancı güveni getiriyor. Bir masa etrafında eldivensiz samimi şekilde benim dediğim olmayacak görüşleri masaya yatırdığınız zaman bu transfer süreci gerek Erol hocaya, gerek Emre’ye gerek diğer arkadaşlara inancım fazlasıyla artmıştır. Sezon sonunda şampiyon takımların videoları olur. Transfer sürecinden sezon içinde yaşananları. Öyle bir şey yapsaydık çok enteresananektodlar çıkardı. İkisi de çok mütevazı. Kısıtlı kaynaklarla mükemmele yakın sonuç çıkartıldı.
 
Emre Belözoğlu: En büyük hayalim ilk günden beri söylediğim bir felsefe ortaya koyup kendi evlatlarına inanan bir sistem inşaa edip onları yetiştiren ve geliştiren toplumun içinde Fenerbahçe kültürüne sahip birer birer haline getirip A takımda oynayabilecek seviyeye getirip daha sonra da yurt dışında ülkelerini temsil eden hale getirecek bu felsefeyi oluşturmak. En büyük isteğim arzum bu ama Türkiye’de benim bu hayallerime sahip birçok eski arkadaşım mevcut, yönetici teknik adam olmuştur. Bu mesleğe başlarken de birkaç dostumdan bu görevin Türkiye’de karşılığı yok gibi çok fazla tavsiyede geldi. Bu işe 4 elle sarılacağım. Allah’ın izniyle bu yükü beraber sırtladığımız sürece sen ben yapmadıkça sadece işimizi yaparken bütün mesai arkadaşlarımızla Fenerbahçe için hizmette yaraşırken, bunu hep beraber yapabileceğimizi düşünüyorum.
 
Emre Belözoğlu: Rakamsal olarak büyüdüğünüzde başka oyuncularda alabilirsiniz ama o mudur başarı, onu da düşünmek lazım. Şuna inanıyorum beni mutlu edecek şey biraz önce size sunduğum felsefedir. Olabildiğince bu oyuncuları Avrupa’ya göndererek, Fenerbahçemize bu rahatlığı sunmaktır beraber yapabilirsek.
 
Emre Belözoğlu: Kaptanlık pazubandını, Ömer Faruk benim kardeşim gibi. Onu da mutlu edecek şekilde ama aynı zamanda da bir işin başlangıcı olarak bunu yaptım. Gençlerin Fenerbahçe’ye inanmasını istiyorum. Altyapıdaki bütün oyuncuların bu kulübe inanmasını istiyorum. Altyapıdan sorumlu yöneticilerimiz gerekli çalışmaları yapıyorlar ama daha iç içe olabilecek ortam hazırlar isem Ömer Faruk’a vermiş olduğum bu sorumlulukla beraber onlarda bize inanacaklar. Biz çünkü onlara inanıyoruz. Ömer Faruk ile ilgili önümüzde bir süreç var. 15-20 güne kadar hızlanacak. Ailesi ve menajeri ile görüşme yaptık. Kendisiyle de devamlı irtibat halindeyim. Karşılıklı beklentiler var. Ortak noktada buluşacağımızı düşünüyorum. Ona verilen bu paye bugüne kadar hiçbir Türk oyuncuya FBSK’da verilmedi. O da bunun bilincinde. Akıllı zeki bir oyuncu. Çok da büyük bir oyuncu olacak inşallah. Hocamızın vereceği emeklerde olacak. Hocamız onun için bir şans. Gelişimi için projeyi ona sunacağız.

Başkanımız Ali Koç: Yazın oğlum ve arkadaşları baskı altına aldılar. ‘Alo Emre abin’ tişörtü çıkart diye. Olmaz dedim, dakika bir, gol bir. Emre’yi antipatik hale getirmeyelim. Niye bunu söylüyorum. Emre’nin, hocanın katılımı ile oyuncuların gösterdiği performanstan çocuklar şu anda çok mutlu. Son yıllarda çocuklar çok çekti, son iki yılından ben sorumluyum. Buradaki en büyük hayalimiz çocukların mutlu şekilde okullara gitmesi. Bizim çocukluğumuzda yaşadığımız hisleri, Fenerbahçe’ye dokunmanın Fenerbahçe ile yatıp kalkmanın mutluluğunu,üzüntüsünüyaşadılar, 12-13 yaşında bir çocuk son yıllarda sıkıntılı günler geçiriyor. En büyük haz tabiki çubuklunun başarısı  ama bu camia niye farklı milyonları peşinden sürüklüyor. O milyonların hepsi zamanında çocuktu. Yarında milyonlara hitap edebilmesi için bugünkü çocukların da gururla, göğüslerini gererek, Fenerbahçe’yi takip edip mutlu olmaları akşam keyifle yatmaları. Son haftalarda olduğu gibi. En büyük hedefim bu. Bu da işte doğru yapılanma, samimiyetle oluyor. Güzel bir ekip ruhu yakaladığımızı düşünüyorum. Hocam 45, Emre 40, Aşağı yukarı 40’ların ortasındayız. Genciz, dinamiğiz, birbirimize inanıyoruz. İnşallah güzel şeyler çıkacak. Genç Selçuk var. Emre fazla mütevazi davranıyor. Selçuk’un Aurellio, hocamla Mehmet Yozgatlı’nın gelmesi büyük hava kattı. Caner-Gökhan. Bu formayı giymiş, iyi günü kötü günü görmüş b arkadaşların bizimle olması çok çok büyük değişime sebebiyet verdi. Şimdi bu Başakşehir’deyken konuştuğumuz duygu düşünceleri hayata geçiriyoruz. İnşallah sezon sonu güzel biter. Büyük konuşan insan değilim. Şans da yanımızda olursa Allah’ın izniyle bu sene başarılı olacağız.
 
Emre Belözoğlu: en büyük hayalim isteğim kendi oğlum dahil, bütün çocukların en geç maçlar pazartesi oynanıyor, salı sabahlarına mutlu uyanmaları. FBSK sadece spor kulübü değil temsil ettiği değerleri vardır. O çocukların bu değerlere de sımsıkı sarılmasına sebep olacaktır. Öncü kulüp olmaya devam etmek, onları da başarılarla dolu senelerle hayata motive etmek. Yakinen de gördüğüm için onların hayatlarına dokunmak bizim başarılı olmamızdan geçecek. İnşallah bunu hep beraber başarılabiliriz.
 
Başkanımız Ali Koç: Bu sene Alper katıldı bize o da kendi alanında büyük fark yarattı. Sizde bu farkı hissettiğinizi düşünüyorum ama hem iletişim konusunda yapmış olduğumuz olumlu adımların sizler tarafından karşılık görmesi bizi de fazlasıyla memnun ediyor. Fenerium’un kaptanımız için hazırladığı hediye var. Onu takdim etmek istiyoruz.
 
Toplantı sonunda Sportif Direktörümüz Emre Belözoğlu’na kendisinin bir biblosu hediye edildi.

Fotoğraflar: Burak Saltık

PAYLAŞ